Gömün gitsin….
Sorunun yanıtı çok basit: Çünkü barajdaki su değil ama hafıza dibe vurdu.
Kuraklık malum… Türkiye’de baraj dipleri görünmeye başladıysa, Yalova’nın bundan kaçacağını mı sandık? Yalova barajı, şu sıralar Ortaburun göletinin dibini gösteriyor. Ortaburun’da arıtma yok. Çınarcık ve Koru buradan su almaya başlayınca, belediyeler panikle “içmeyin, yemekte kullanmayın, sebze meyve yıkamayın” diye bağırmaya başladı.
Yalova’da su kısıtlaması da “akşam 8 – sabah 5” gibi adeta market kapanış saatlerine göre ayarlanmış bir uygulamayla devreye girdi. Etkilenen oldu mu? Çok değil. Çünkü vatandaş damacananın fiyatını görünce zaten çeşmeye dönmüştü.
Derken Yalova Valiliği 14 belediyeye ve Özel İdare’ye yazı gönderdi.
Saat: 09.11
Tarih: 3 Aralık 2025
Mesaj: “Bu suyu içmeyin, yemekte kullanmayın, gıdaları yıkamayın. Sadece temizlik için kullanın.”
Bu ülkenin en dürüst cümlesiydi belki de.
Ama dürüstlük, bizim memlekette en kısa ömürlü şey…
Çünkü bu açıklama medyaya düşünce birileri hop oturdu hop kalktı.
Haberi yalanlamak istediler ama olmadı.
Bu kez “stratejik geri çekilme” hamlesi geldi:
“Efendim yanlış anlaşıldı… Sadece Samanlı Köyü ve Üniversite tarafının suyu Ortaburun’dan geliyor.”
Dün “Suyu içmeyin, yıkamayın!”
Bugün “Yalova merkez tertemiz, afiyet olsun!”
Soru şu:
Aradan 24 saat geçmedi. Yalova’ya yağmur değil, kar yağdı. Peki baraj bir gecede mi doldu?
Bir de birkaç gün önce takılan dalgıç pompa meselesi var…
Dalgıç pompa ne zaman devreye girer?
Su seviyesi çok düşünce.
Normal su alma yapıları havada kalır.
Barajın orta-üst kesimindeki nispeten temiz su bitince.
Dip suyunda ne vardır?
Çamur.
Çürüme ürünleri.
Alg toksinleri.
Metaller.
Sülfür kokusu.
Düşük oksijen.
Yüksek bakteri.
Yani kokteyl gibi… ama içen değil, içeni içinden geçirir.
Ve arıtma tesisleri bu suyu görünce:
“Ben bunu işlemem kardeşim” der.
İşte dün bu yüzden “içmeyin” dendi.
Bugün “yanlış anladınız” deniyor.
Soruyorum:
Bu açıklamaları yapanlardan kaçı musluktan su içiyor şu an?
2014’te Yalova daha büyük kuraklık yaşadı.
Ama kimse çıkıp “Bu suyla yemek yapmayın, içmeyin, meyve yıkamayın” demedi.
2014 ten sonrada kuraklık yaşandı.Ama su kesintisi olmadı.Sularda bataklık kokusu yoktu...
Fark: Pelin Yalçın’dı.
DSİ 13. Şube’de çalışan, çizmesini giyip dağ taş gezen,
“Ben geldim” demek yerine “İş yaptım” diyen bir bürokrat.
Kuyu açtırdı.
Depo kurdurdu.
Baraj işletmesini planladı.
Çözüm üretti.
Yalova’yı susuz bırakmadı.
Ama siyaset için en büyük tehlike nedir?
Çalışan bir bürokrat.
Çünkü çalışan yönlendirilmez.
Eğilip bükülmez.
Otoriteye değil, işine sadıktır.
Ve bir gün Pelin Yalçın çıktı dedi ki:
“Baraj maliyetini düşürmek için şantiye üstüne beton santrali kurulacak, su tutulmadan kaldırılacak.”
Teknik bir açıklama.
Mantıklı bir açıklama.
Ama “teknik” bu memlekette en hızlı çarpıtılan şeydir.
Bir baktık:
“Baraja beton dökecekler!”
“Doğa katliamı!”
“Santral kalacakmış!”
Hepsi palavra.
Ama lazım olan tek şey zaten bir kıvılcımdı.
Siyaset düğmeye bastı.
“Bu kadın çok çalışıyor. Bu bize ters.”
Ve emir verildi:
“Gömün.”
Gömdüler.
Yalova’nın suyunu değil, Pelin Yalçın’ın kariyerini boşalttılar.
Sonrası mı?
Yerine gelen:
Biri FETÖ’den gitti.
Biri yolsuzluktan.
Bir diğeri tesadüfen oturdu.
Yani su yönetimi
sanki suç katalogundan seçilerek kurulmuş bir ekip tarafından devralındı.
Pelin Yalçın?
Müdürken “düz memur” diye Kocaeli’ye sürüldü.
Türkiye’de bir bürokrat için en ağır ceza budur:
“Biz seni bitirdik.”
Ve kadın emekliliğini istedi.
Çekip gitti.
Yalova bugün neyi konuşuyor?
Musluktan içilmeyen suyu.
Samanlı’ya gelen mi, merkeze gelen mi belli olmayan suyu.
Kimin doğru söylediğini belli etmeyen açıklamaları.
Ama kimse hâlâ şunu söylemiyor:
“Biz çalışkan bürokratı yedik.”
Su krizi değil, liyakat krizi bu.
Kuraklık bahane, sorumluluk ortadan kayıp.
Koltuğunu koruyanlar suyu korumadı.
Ve bugün musluktan akmayan şey su değil…
Yalova’nın geleceği.