Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 10 Kasım Atatürk'ü Anma Haftası dolayısıyla anlamlı bir mesaj yayımladı.
Haber Giriş Tarihi: 11.11.2023 12:19
Haber Güncellenme Tarihi: 11.11.2023 12:19
Kaynak:
IGF
BURSA (İGFA) - Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: " Kurtarıcımız, kurucumuz, değişmez önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet, şükran, saygı ve özlemle anarken onur ve gururla 100. yaşını kutladığımız, tarihin en büyük devrimlerinden biri, belki de birincisi olan Türk Devrimi’nin ürünü Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, huzur ve refah içinde yaşatmak, “Din kisvesi altındaki küfür ve melanetten” esirgeyip “Şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi” olmamasını sağlamak, “Türk İstikbalinin Evladı” olarak vazgeçilmez görevimizdir.
Yitirişimizin 85. yılında Büyük Atatürk’ü, sadece minnetle, şükranla, saygıyla anmayı isterdik elbette. Ama on yıllardır yaşadıklarımız, özellikle son yıllarda ilke, devrim ve eserlerine yapılan hadsiz, haksız ve ahlâksız saldırılar yanında, önerdiği akıl ve bilim yolundan sapma, gösterdiği hedeflerden uzaklaşma sonucu ülkemizin içine düşürüldüğü durum, çocuklarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın, emekçilerimizin hali öylesine içimizi acıtıyor ki, milletçe O’na duyduğumuz özlem her geçen gün katlanarak artıyor, erken yitirmenin acısı yüreklerimizi yakıyor.
Son dönemlerin hemen bütün devlet yöneticileri işlerine geldiğinde “İzinde” olduklarını söylediler, övgüler düzdüler, gün geldi özdeyişlerini, gün geldi devasa posterlerini kullandılar, ama hiçbiri antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı, inançlı Atatürkçüler, cesur ve kararlı devrimciler ol(a)madılar. Başarıları gözlerinin önünde duran Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin Karma Üretim Ekonomisini terk ettiler, Batı Emperyalizmi’nin “Küreselleşme” adıyla pazarlayıp “Serbest Piyasa Ekonomisi” diye yutturduğu neoliberal politikalara tutsak oldular. Özelleştirme güzellemeleriyle Cumhuriyetin bütün fabrikalarını sattılar, üretim tesislerini yok ettiler. Bankalar ve sigorta şirketlerimiz yabancıların eline geçti, tarım ve hayvancılığımız bitirildi. Eğitim sistemimiz dinselleştirildi. Sağlık sistemimiz toplumcu, kamucu olmaktan çıkarıldı, hastanelerimiz ticarethane, hastalarımız müşteri olarak görüldü. Yargımızın bağımsızlığı kâğıt üzerinde kaldı. Türkiye; 1930’larda uçak üretip ihraç eden bir sanayi ülkesi, kendini doyurabilen dünyanın yedi ülkesinden biri iken uçak, gübre, aşı, ilaç, silah, şeker, kâğıt, buğday üretemez, anneler çocuklarına süt içiremez, öğrenciler barınamaz, aileler geçinemez duruma düştü. Dış Ticaret Açığı tavan yaptı. Cari Açık kapatılamıyor. Körfez diktatörlerinden Londra bankerlerine kapı kapı dolanıp para arıyoruz. Mafya babaları, uyuşturucu baronları memleketimizde cirit atıyor. Sınırlarımız kevgire döndü, milyonlarca sığınmacı kılıklı insanla demografik yapımız tarumar edildi. 1923’de bugünkü karşılığı 450 milyar dolar olan Düyun-u Umumiye borcu ile yola çıkıp tamamını ödeyen devletimiz, 100 yıl sonra yine 450 milyar dolar dış borçla baş başa. Yurttaşımız kul, paramız pul oldu.
Atatürk, heykelini yontan bir heykeltıraş gibi okuduklarıyla, öğrendikleriyle kendini inşa etmiş, milletine güveni, cesareti, ufkun arkasını görme yeteneği ve kararlılığı ile daha yaşarken adını tarihe altın harflerle yazdırmış, düşmanlarının ve karşıtlarının bile hayranlığını kazanmış, gerçek bir dahi, büyük bir komutan, antiemperyalist, antikapitalist ve tam bağımsızlıkçı bir devlet adamı, tartışmasız büyük bir devrimcidir.
Çünkü O; kurtuluşun ancak gerçekçi ve tutarlı bir ideolojik temel ve doğru bir yol haritası ile gerçekleştirilebileceğini biliyordu. Bu nedenle, önce İstanbul’da, 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren de Anadolu’da sayısız görüşmelerle, genelgeler ve kongrelerle “Milletin azim ve kararı” nı harekete geçirdi. Yurdun her yerindeki Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetlerini tek çatı altında birleştirdi. 23 Nisan 1920’de açtığı Büyük Millet Meclisi ile Milli Mücadele’yi ulusal istence dayandırıp meşru zemine oturttu, kurduğu düzenli ordu ile 3 yıl 3 ay 22 günde vatanımızı işgalden, milletimizi esaretten kurtardı.
Zaferden sonra hızla devrimlere girişildi. 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı. Cumhuriyet’in ilanının hemen ardından başta Eğitim Birliği Yasası ve Hilafetin ilgası olmak üzere Kılık Kıyafet Devrimi, Medeni Yasa, Uluslararası TakvimveÖlçü Birimlerine geçiş, Harf Devrimi, Dil Devrimi, Üniversite Reformu, tarım ve sanayi atılımları, kadınlara seçme ve seçilme hakkınınverilmesi ve diğerleri aralıksız sürdü. Zaten baştan beri temel ilke olan Laiklik, 1928’de ete kemiğe büründü, 1937’de Anayasaya girdi.
Batı’nın kan revan içinde ancak 300 yıla sığdırabildiği devrimler 15 yılda başarıldı. “Etrak-ı bi idrak” denilerek hep aşağılanmış 600 yılın tebaası Türkiye Halkı “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk Milleti” oldu. Yurttaş diline, tarihine, kültürüne kavuştu, kula kulluk etmekten kurtuldu, özgür birey oldu. Devlet yönetiminden rüşvet, yolsuzluk, nepotizm ve kayırmacılık kovuldu, namus, liyakat, adalet ve bilimsel bilgi esas alındı.
Atatürk, mücadelesiyle, ideolojisiyle ve eserleriyle sadece Türk Ulusu için değil, dünya ve özellikle bölgemiz için de değeri her geçen gün daha iyi anlaşılması ve örnek alınması gereken çok büyük bir önderdir. İdeolojisi Kemalizm (Atatürkçülük, Atatürkçü Düşünce Sistemi), çağını aşmış, gelecekte de geçerli olduğunu kanıtlamıştır. Milyonlarca yurttaşımızın -son olarak 29 Ekim 2023’de gece yarısına kadar- her fırsatta akın akın Anıtkabir’e koşmaları boşuna değildir.
İç ve dış olumsuz güçlerin; Aydınlanma Devrimleri’nden, Laik Cumhuriyet’ten, Ulusal Birlik’ten, özgüvenden yoksun bırakmak için 100 yıldır çabaladıkları Türk Ulusu, hiç kuşkusuz Atatürk’ün akıl ve bilim yolunda aydınlık geleceğine yürüyecektir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, tarihin en büyük devrimcisi Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85. yılında saygı ve özlemle anıyor, en yüksek sesimizle “Yeniden Kemalist Devlet, Yeniden Laik Cumhuriyet” diyor, siyaset kurumunu ve Ulusumuz’u sesimize sahip çıkmaya çağırıyoruz."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ADD Bursa'dan 'laik Cumhuriyet' çağrısı
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 10 Kasım Atatürk'ü Anma Haftası dolayısıyla anlamlı bir mesaj yayımladı.
BURSA (İGFA) - Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: " Kurtarıcımız, kurucumuz, değişmez önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet, şükran, saygı ve özlemle anarken onur ve gururla 100. yaşını kutladığımız, tarihin en büyük devrimlerinden biri, belki de birincisi olan Türk Devrimi’nin ürünü Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, huzur ve refah içinde yaşatmak, “Din kisvesi altındaki küfür ve melanetten” esirgeyip “Şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi” olmamasını sağlamak, “Türk İstikbalinin Evladı” olarak vazgeçilmez görevimizdir.
Yitirişimizin 85. yılında Büyük Atatürk’ü, sadece minnetle, şükranla, saygıyla anmayı isterdik elbette. Ama on yıllardır yaşadıklarımız, özellikle son yıllarda ilke, devrim ve eserlerine yapılan hadsiz, haksız ve ahlâksız saldırılar yanında, önerdiği akıl ve bilim yolundan sapma, gösterdiği hedeflerden uzaklaşma sonucu ülkemizin içine düşürüldüğü durum, çocuklarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın, emekçilerimizin hali öylesine içimizi acıtıyor ki, milletçe O’na duyduğumuz özlem her geçen gün katlanarak artıyor, erken yitirmenin acısı yüreklerimizi yakıyor.
Son dönemlerin hemen bütün devlet yöneticileri işlerine geldiğinde “İzinde” olduklarını söylediler, övgüler düzdüler, gün geldi özdeyişlerini, gün geldi devasa posterlerini kullandılar, ama hiçbiri antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı, inançlı Atatürkçüler, cesur ve kararlı devrimciler ol(a)madılar. Başarıları gözlerinin önünde duran Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin Karma Üretim Ekonomisini terk ettiler, Batı Emperyalizmi’nin “Küreselleşme” adıyla pazarlayıp “Serbest Piyasa Ekonomisi” diye yutturduğu neoliberal politikalara tutsak oldular. Özelleştirme güzellemeleriyle Cumhuriyetin bütün fabrikalarını sattılar, üretim tesislerini yok ettiler. Bankalar ve sigorta şirketlerimiz yabancıların eline geçti, tarım ve hayvancılığımız bitirildi. Eğitim sistemimiz dinselleştirildi. Sağlık sistemimiz toplumcu, kamucu olmaktan çıkarıldı, hastanelerimiz ticarethane, hastalarımız müşteri olarak görüldü. Yargımızın bağımsızlığı kâğıt üzerinde kaldı. Türkiye; 1930’larda uçak üretip ihraç eden bir sanayi ülkesi, kendini doyurabilen dünyanın yedi ülkesinden biri iken uçak, gübre, aşı, ilaç, silah, şeker, kâğıt, buğday üretemez, anneler çocuklarına süt içiremez, öğrenciler barınamaz, aileler geçinemez duruma düştü. Dış Ticaret Açığı tavan yaptı. Cari Açık kapatılamıyor. Körfez diktatörlerinden Londra bankerlerine kapı kapı dolanıp para arıyoruz. Mafya babaları, uyuşturucu baronları memleketimizde cirit atıyor. Sınırlarımız kevgire döndü, milyonlarca sığınmacı kılıklı insanla demografik yapımız tarumar edildi. 1923’de bugünkü karşılığı 450 milyar dolar olan Düyun-u Umumiye borcu ile yola çıkıp tamamını ödeyen devletimiz, 100 yıl sonra yine 450 milyar dolar dış borçla baş başa. Yurttaşımız kul, paramız pul oldu.
Atatürk, heykelini yontan bir heykeltıraş gibi okuduklarıyla, öğrendikleriyle kendini inşa etmiş, milletine güveni, cesareti, ufkun arkasını görme yeteneği ve kararlılığı ile daha yaşarken adını tarihe altın harflerle yazdırmış, düşmanlarının ve karşıtlarının bile hayranlığını kazanmış, gerçek bir dahi, büyük bir komutan, antiemperyalist, antikapitalist ve tam bağımsızlıkçı bir devlet adamı, tartışmasız büyük bir devrimcidir.
Çünkü O; kurtuluşun ancak gerçekçi ve tutarlı bir ideolojik temel ve doğru bir yol haritası ile gerçekleştirilebileceğini biliyordu. Bu nedenle, önce İstanbul’da, 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren de Anadolu’da sayısız görüşmelerle, genelgeler ve kongrelerle “Milletin azim ve kararı” nı harekete geçirdi. Yurdun her yerindeki Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetlerini tek çatı altında birleştirdi. 23 Nisan 1920’de açtığı Büyük Millet Meclisi ile Milli Mücadele’yi ulusal istence dayandırıp meşru zemine oturttu, kurduğu düzenli ordu ile 3 yıl 3 ay 22 günde vatanımızı işgalden, milletimizi esaretten kurtardı.
Zaferden sonra hızla devrimlere girişildi. 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı. Cumhuriyet’in ilanının hemen ardından başta Eğitim Birliği Yasası ve Hilafetin ilgası olmak üzere Kılık Kıyafet Devrimi, Medeni Yasa, Uluslararası Takvim ve Ölçü Birimlerine geçiş, Harf Devrimi, Dil Devrimi, Üniversite Reformu, tarım ve sanayi atılımları, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi ve diğerleri aralıksız sürdü. Zaten baştan beri temel ilke olan Laiklik, 1928’de ete kemiğe büründü, 1937’de Anayasaya girdi.
Batı’nın kan revan içinde ancak 300 yıla sığdırabildiği devrimler 15 yılda başarıldı. “Etrak-ı bi idrak” denilerek hep aşağılanmış 600 yılın tebaası Türkiye Halkı “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk Milleti” oldu. Yurttaş diline, tarihine, kültürüne kavuştu, kula kulluk etmekten kurtuldu, özgür birey oldu. Devlet yönetiminden rüşvet, yolsuzluk, nepotizm ve kayırmacılık kovuldu, namus, liyakat, adalet ve bilimsel bilgi esas alındı.
Atatürk, mücadelesiyle, ideolojisiyle ve eserleriyle sadece Türk Ulusu için değil, dünya ve özellikle bölgemiz için de değeri her geçen gün daha iyi anlaşılması ve örnek alınması gereken çok büyük bir önderdir. İdeolojisi Kemalizm (Atatürkçülük, Atatürkçü Düşünce Sistemi), çağını aşmış, gelecekte de geçerli olduğunu kanıtlamıştır. Milyonlarca yurttaşımızın -son olarak 29 Ekim 2023’de gece yarısına kadar- her fırsatta akın akın Anıtkabir’e koşmaları boşuna değildir.
İç ve dış olumsuz güçlerin; Aydınlanma Devrimleri’nden, Laik Cumhuriyet’ten, Ulusal Birlik’ten, özgüvenden yoksun bırakmak için 100 yıldır çabaladıkları Türk Ulusu, hiç kuşkusuz Atatürk’ün akıl ve bilim yolunda aydınlık geleceğine yürüyecektir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, tarihin en büyük devrimcisi Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85. yılında saygı ve özlemle anıyor, en yüksek sesimizle “Yeniden Kemalist Devlet, Yeniden Laik Cumhuriyet” diyor, siyaset kurumunu ve Ulusumuz’u sesimize sahip çıkmaya çağırıyoruz."
Kaynak: IGF
En Çok Okunan Haberler
Kim suçlu ?
Yalova'da baraj seviyelerinin düşmesiyle başlayan su kesintileri geniş tepki çekti. AK Parti eski İl Başkanı Bağatar, su projeleri eksikliğini eleştirirken, AK Parti teşkilatı su krizinde belediyeyi hedef aldı. "Suyumuza sahip çıkamadınız" denildi.
DİP SESLER ÖZEL TEKNİKLERLE TEMİZLENDİ
Ünlü şarkıcı Güllü'nün ölümüyle ilgili soruşturmada kızı Tuğyan Ülkem Gülter ve arkadaşının gözaltına alındığı, TÜBİTAK'ın ses kayıtları incelemesi sonrası Güllü'nün pencereden itilerek öldürüldüğü ortaya çıktı. Şüpheliler yurt dışına kaçmaya çalışırken yakalandı.
Kırım Ahali Cumhuriyeti’nin 108. Yılı Yalova Üniversitesi’nde Anıldı
Kırım Ahali Cumhuriyeti'nin 108. yılı, Yalova Üniversitesi'nde anıldı. Programda, Kırım Ahali Cumhuriyeti'nin tarihsel önemi vurgulanarak, döneminin öncü anayasası ve demokratik seçimler hakkında bilgi verildi. Etkinliklerde tarihsel belgeler sunuldu.
Uyanmadı, Camı Kırdılar
Bağcılar TEM yan yolda aracında uyuyakalan Yalovalı sürücü, tüm müdahalelere rağmen uyanmayınca itfaiye tarafından aracın camı kırılarak çıkarıldı. Sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından hastaneye kaldırıldı.
ÇİFTLİKKÖY’DE TOPRAĞA VERİLECEKLER
Başakşehir’de meydana gelen zincirleme trafik kazasında hayatını kaybeden Yalçın ve Emel Tınaz çifti, geride tarifsiz bir acı bıraktı. Çiftlikköy’ün sevilen isimleri olan Tınaz ailesinin vefatı, Yalova’da derin bir üzüntüye yol açtı
“Fay var ama enerji yok”
Deprem bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Sözcü TV'de Marmara'daki deprem senaryolarını değerlendirdi. Üşümezsoy, Adalar Fayı'nın büyük bir deprem yaratacak yeterli enerjiye sahip olmadığını belirtti. Harita üzerinden riskli bölgeleri göstererek dikkat edilmesi gereken noktaların bilimsel verilerle ele alınması gerektiğini vurguladı.